DAĞDAKİLER- Bagok’tan Gabar’a 26 Gün
Yazar adı: Kadri Gürsel
Türü: Siyaset
Basımevi: Siyahbeyaz – Metis Güncel
Sıra No: POL 016
Fransa Basın Ajansı muhabiri Kadri Gürsel ve arkadaşı Reuters foto muhabiri Fatih Sarıbaş, 1995 baharında PKK´lılar tarafından kaçırılmış ve 26 gün sonra bırakılmışlardı. İki gazeteci bu süreyi Bagok-Gabar bölgesinde dağlarda dolaştırılarak geçirdiler.
Dağdakiler, kentli, dağdaki yaşama yabancı bir gazetecinin kaleminden bu kaçırılmanın ve 26 günün hikâyesi…
Yıllardır en az otuz bin cana, benzersiz acılara, kitlesel göçlere sebep olan bir çatışmanın bir tarafındaki insanlar… Onlar medyada ya “terörist”tiler ya “itirafçı”, ya da “ölü ele geçirilmişlerdi”… Dağdakiler´de anlatılan hikâye ise dağa çıkmış, dağlarda yaşayan, etten kemikten insanlara dair bir hikâye… Dağdakiler kim? Nasıl yaşıyorlar, ne düşünüyorlar?
Kadri Gürsel kitabı için şunları söylüyor:
“Dağdaki ikinci gün bir kitap yazmak kafamda fikir olarak vardı; bu ilerleyen günlerde bir karara dönüştü. Çünkü dağda yaşadıklarım, orada tanıdığım çok sayıda PKK´lı ve onlarla aramızda kurulan diyaloğun derinliği, dolaştırıldığımız geniş coğrafya ve çatışmalar, eylemler, bir kitabın oluşmasına yetecek boyutta ve zenginlikteydi. Serbest bırakılıp İstanbul´a döndükten sonra dağdakiler hakkında bana sorulan sorular da bu kitabı yazmamın doğru bir karar olduğunu gösterdi. Oturduğum semtteki esnaftan en yakınımdaki insanlara kadar herkes onlar hakkında büyük bir merak içindeydi. Gündelik hayatlarından, duygu ve düşünce dünyalarına kadar uzanan bir merak, bir bilgi açlığı… ´Gerçekten kazanabileceklerine inanıyorlar mı? ´, ´Moralleri nasıl? ´, ´Ne yiyip içiyorlar? ´, ´Seks yapıyorlar mı? ´, ´Uyuşturucu kullanıyorlar mı? ´ gibi birçok soru soruldu bana. Demek ki insanlar içine hapsoldukları ´Şu kadar terörist ölü ele geçirildi´ parantezinin dışına çıkmak istiyorlardı. İşte Dağdakiler´in yazılış amacı, bu bilgi açlığını mümkün olduğunca doyurmaktı. Çalışmanın adından da anlaşılacağı gibi sorunun sadece bir tarafındakileri, dağdaki PKK´lıları konu edindim. Dağda 26 günü onlarla geçirdik, tanıklığımız onların dünyasıyla sınırlı kaldı.
Dağdakiler üzerinde çalışırken amacım metni hemen her siyasi görüşten, toplumun hemen her kesiminden okur için hazmedilebilir kılmaktı. Bu nedenle nesnellikten uzaklaşmamaya gayret ettim. İstanbul´a döndüğümde, artık onları yakından tanıyan biri olduğum düşüncesiyle sanırım, bana bir de şu soru çok soruldu: ´Bu işin sonu nereye varacak? ´ Bu kitap bu soruya cevap verme, nokta koyma iddiasında değil. Dağdakiler, sorunun cevabı üzerine kafa yoranlara düşünce gıdası sağlayabilmişse, amacına ulaşmış sayılır.”