CANZONIERE
Yazar adı: Francesco Petrarca
Çeviren: Kemal Atakay
Basımevi: Yapı Kredi Yayınları, 2002
Türü: Roman
ISBN: 975-08-0435-x
Sıra No: AVRU 080
Canzoniere, Francesco Petrarca’nın İtalyanca yazdığı iki yapıtından biridir (öteki Triumphi).
Öncelikle, Canzoniere adının yapıta sonradan verildiği belirtilmelidir. Petrarca’nın yapıtı için kullandığı başlık, Rerum vulgarium fragmenta ya da tam adıyla Francisci Petrarche laureati poete Rerum vulgarium fragmenta’dır. Bu başlığı aşağı yukarı şöyle çevirebiliriz: Defne Taçlı Şair (yani, Başşair; defne tacı Petrarca’ya verilen başşairlik unvanının simgesidir) Francesco Petrarca’nın İtalyanca Dağınık (Parça Parça, Fragmanlar Halindeki) Şiirleri.
Petrarca’nın Avrupa şiiri üzerindeki etkisi, Petrarca tarzıyla, yani sone geleneği, olağandışı benzetmeler, söz oyunlarıyla sınırlı tutulamaz. Petrarca’nın şiiri, Avrupa’nın önde gelen edebiyatları için Ortaçağ biçimlerinin bir yana bırakılması; sone ve öteki İtalyan biçimlerinin benimsenmesi; şiirde on, hatta on bir heceli dizenin egemenlik kazanması anlamına geliyordu. Bunun yanı sıra, şiirde müziğe nasıl ulaşılabileceğine ilişkin yeni bir anlayış; Vergilius ile Ovidius’u okumanın, yorumlamanın yeni yolları demekti. Petrarca, aristokratik uzaklık ve zarifliği, zekâyı, anıştırmalı üslubu, Vergilius’a özgü çağrışım ve duygu zenginliğini, simgesel karmaşıklığı klasik edebiyatta gördüğümüz dengeli, kusursuz biçim içinde birleştirebilen yeni bir duyarlığın temsilcisiydi. Avrupa’da Rönesans üslubunun doğuşu, Petrarca’nın etkisinden bağımsız düşünülemez. Avrupa şiiri üzerinde Petrarca dışında belki yalnızca Vergilius ile Ovidius’un bu kadar geniş çaplı bir etkisi olmuştur.
Canzoniere’nin Yazılma Süreci
Petrarca, İtalyanca yazılmış (daha doğru bir deyişle, Latince yazılmamış) şiiri küçümsemekle birlikte, kendi İtalyanca şiirleri üzerinde, aralıklarla da olsa kırk yıl boyunca büyük bir özenle durmuştur. İki İtalyanca yapıtı (Canzoniere ile Utku Şiirleri), yüzlerce sayfayı bulan Latince yapıtlarının yanında görece küçük bir yüzdeyi oluşturmakla birlikte, en büyük başarısı kabul edilir. Yapılan araştırmaların verilerine göre, Petrarca Canzoniere’yi 1330’lu yılların başlarında yazmaya başlamış, büyük bir olasılıkla 1335 yılında bunları bir derleme içinde bir araya getirmeye karar vermiş, 1350’li yılların ortalarına gelindiğinde de, 366 şiirin büyük bir bölümünü yazmıştı.
Canzoniere, iki temel kısma ayrılır: Birinci kısım, in vita (Laura yaşarken yazılmış şiirler), ikinci kısım ise in morte (Laura’nın ölümünden yazılmış şiirler olarak bilinir.
Ölçüler ve Sayılar
Canzoniere, sestina ve canzone gibi öteki koşuk biçimlerini de içermekle birlikte, yapıtın büyük bölümünü soneler oluşturur. Sone biçim olarak İtalyan canzone kıtasının biçimini temel alır. İtalyan sonesi iki kısımdan (sekiz dizelik kıta ile altı dizelik kıza) oluşur; kuramsal olarak bu iki kısmın “melodi”leri farklı olmalıdır (Ortaçağ şiirinde bestelenebilirlik özelliği önemli bir yer tutar). Sonenin iki kısmı arasındaki ayrışmayı uyak belirler ve iki kısmın uyakları örtüşmez. Kısımlar arasındaki ritim ve biçim karşıtlığı, ikili-dörtlü yapı (2 x 4 dize, iki uyaktan her birinin dört kez belirmesi) ile ikili-üçlü yapı (2 x 3) dize, üç uyaktan her birinin iki kez belirmesi) arasındaki karşıtlıktan oluşur. Genellikle sonenin sekiz dizelik kıtasında bir durum, bir olay, bir imge, altı dizelik kıtasında ise bir düşünce, bir sonuç ya da bir uygulama dile getirlir.
Laura’yı ölümsüzleştirme, hem Canzoniere’ ve Utku Şiirleri’nin, hem Petrarca’nın Latince yazdığı birçok koşuk mektup ve ekloganın açık amaçlarından biridir. Laura’nın kim olduğu, yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. Şiirler dışında elimizde bir veri olmadığı için, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir yargıya varabilmek son derece güç. Petrarca, Secretum Meum’da (İç Dünyam) okura ilginç bir ipucu verir. Francesco ile ruhani rehberi Aziz Augustinus arasında geçen ve Hakikat’in tanıklık ettiği bu hayali söyleşide, Augustinus yazarı günahkâr olmakla suçlar ve bunu iki nedene bağlar: Biri, Laura’ya duyduğu aşk, öteki ölçüsüz ün arzusudur. Francesco, Augustinus’un eleştirisine karşı kendini savunmakla birlikte, onun bir savını kabul etmek zorunda kalır: Laura’ya duyduğu aşkın tensel bir yönü olması gerektiğini, onun kadar erdemli olup, çirkin bir kadın söz konusu olsa, ona âşık olmayacağını itiraf eder. Gene Secretum Meum’da Aziz Augustinus, sık sık çocuk doğurduğu için yıpranmış bir kadının fazla uzun ömürlü olamayacağını belirtir. Petrarca’nın Secretum Meum’u yayımlamayı (dolaşıma sokmayı) düşünmediği göz önünde bulundurulursa, bu sözler Laura’nın kesin varlığının delili olarak görülebilir (Petrarca’nın öteki yapıtlarında Laura’nın evli olduğuna ya da çocuğu olduğuna dair herhangi bir gönderme yoktur). Canzoniere “gerçekler”i doğrudan aktarmaz; Laura’nın gerçek yaşamına ilişkin hiçbir ayrıntı vermez. Her şey, anımsama ve düşünme düzlemine aktarılır; gerçek, yanılsama ve kurmacayı birbirinden ayırmanın güç olduğu bir alana taşınır. Laura’yla ilgili hiçbir olay doğrudan, somut olarak anlatılmaz. Bu nedenle, Petrarca’nın onu Sorgue Irmağı’nda çıplak yüzerken görüp görmediğini, ilk kez Avignon’da görüp Vaucluse’de âşık olup olmadığını kesin olarak bilemeyiz. Bu arada, kitabın odak noktasını sevgilinin (sevilen kadının) değil, âşığın (seven erkeğin) oluşturduğunu göz önünde bulundurmak gerekir.
Dönüşüm / Başkalaşım İzleği
Canzoniere’nin temel izleklerinden biri dönüşüm / başkalaşımdır. Bu nedenle, Ovidius’un Dönüşümler’i Canzoniere’nin dayandığı temel metinlerden biridir. Bilindiği gibi, Ovidius yapıtında bir durumdan ötekine geçişleri, başkalaşımları anlatır; bunlardan biri -Daphne’nin, peşindeki Apollon’dan kurtulmak için defne ağacına dönüşmesi- Petrarca için temel bir önem kazanır. Şair, sevgilisine (Laura) kavuşamayacak olsa da, onun defneye (lauro) dönüşmesi, dolaylı yoldan bir kavuşma demektir. Defne yapraklarından taç, şairliğin bir simgesidir. Üstelik, metinde kesme imi kullanılmadığı için Laura ile l’aura (meltem; esinti) ya da lauro (defne) ile l’auro (altın) kolaylıkla birbirine dönüşür.