UYUYAN GÜZEL, KARABURUN

Yazar adı: Yıldırım Aytaç
Basımevi:  Yılmaz Matbaa, 2007
Türü: Rehber
ISBN: 978-9944-62-543-2

Sıra No: GEZİ 054

Coğrafi güzelliklerini, sosyal yaşantısını, aşkları, ve türküleri kitaplaştıran Yıldırım Aytaç, “Karaburun’u 8 kez dolanarak araştırmalar yaptım. Kitaplarımı kendim yayınladım ve kendim satıyorum” dedi

Köy Enstitüsü mezunu son öğretmenlerden Yıldırım Aytaç Kendi deyimi ile son kuşlardan, Köy Enstitüsü mezunlarını Kelaynak kuşlarına benzetiyor. Yıldırım Hoca, bugüne kadar Karaburun ile ilgili beş kitap yazdı. Bir de Karaburun’u tanıtan CD’sinin içinde 476 Karaburun resmi bulunuyor.
– Hocam Karaburun’a neden Karaburun denmiş?
Kara, Altay kavimlerinde ve Çinlilerde Kuzey anlamına geliyor, bir de heybetli anlamına geliyor. Bunların ikisi de var Karaburun’da. Foça ve Çandarlı’dan baktığınızda Karaburun çok heybetli görünür. Kuzey burun anlamına gelen Karaburun da denilmektedir. Çünkü Osmanlılar bir yere isim koyarken yerin özelliklerini çok dikkate alıyorlarmış.
– Karaburun’un meşhur sultaniye üzümünün hikayesini anlatır mısınız?
Topal İbrahim Ağa’ya Manisa sarayından, (Manisa’da şehzadeler eğitiliyordu) bir gelin gönderiliyor, gelinin çeyizi içinden iki tane de asma çubuğu çıkıyor. “Bu ne” diyorlar, “Bu bizim sarayda yediğimiz üzümün çubuğu, çok sevriz bunu” diyor ve pencerenin iki tarafına dikiyorlar. Asmalar tutuyor, koca koca salkımlar, görülmemiş nefis üzümler, herkesin hem dikkatini çekiyor, hem de beğenisini kazanıyor. Saraydan gelen geline sultan deniyor, getirdiği üzüme de sultaniye adı veriliyor ve sultaniye adının buradan yayıldığı söyleniyor.
– Kitaplarınıza gelirsek…
Beş kitabımda da işlediğim bütün konular eksiktir ama abartılı ve yalan değildir. Bütün amacım yöremdeki bilgilerin ölenler ile beraber mezara gitmeden tespit edilmesi ve sonraki kuşaklara aktarılmasıdır.
Karaburun türkülerini derleyip, “Gönüllerin Nağmesi Ata Yadigarı
Karaburun Türküleri” adıyla kitap halinde yayınladım. Karaburun türkülerini 1976 yılında derledim ama orjinalini bulmak çok zor oldu.
– Yörükler geldiğinde Karaburun’da Rumlar var mıymış?
Yörükler topraklanınca yani Türkmen olunca, toprağa bağlanıp, toprağı işleyince, bağlar bel bağı, çift bağı olmadığından işçiye ihtiyaç olmuş. Sakız’dan Midilli’den mevsim işçisi olarak Rumlar gelmeye başlamış,
Bizim Almanya’ya işçi gönderdiğimiz gibi… Sonunda iş çok olduğundan mevsimlik işçiler geriye gitmez olmuşlar ve yerleşip kalmışlar. Rumlar yörede çoğalmaya başlayınca köylerin yarısı Rum, yarısı Türk oluyor. Büyük toprak sahaları olan Mordoğan, Karaburun ve Küçübahçe yörelerinde Rum ailelerin sayıları Türklere eşit oluyor, Karaburun’da sadece Kösedere Eğlenhoca, İnecik ve Yayla köylerinde Rum yokmuş, bu dört köyde hiç Rum barınmamış nedense. Bozköy’e 17 aile gelmiş ama kaçırtmışlar.
Rumlar genelde fakir olduğu için masrafsız işler ile meşgul olmuşlar, mesela kömürü Rumlar dağda yapıyormuş, mesela çökertme dalyancılık, bağlardaki işler onların, bir de Karaburun’dan, bugünkü Astorya Otel’in bulunduğu yerden, Mordoğan Ardıç’taki Tuzla burnuna bir çizgi çizecek olur isek, bu çizginin sahil tarafında kalan denizin derinliği genelde 30 metreyi geçmez, kayalıktır, sığlıktır, kumluktur, mercan balığının bilhassa kaya barbunun çok sevdiği sulardır. En güzel mercanlar ve kaya barbunları bu çizginin sahil tarafında kalır ve tutulur. Gene yörenin en bereketli dalyanları bu sahillerdeki dalyanlardır. Bu dalyanların dışında Haseki’nin Kumbükü dalyanı, Sarpıncığın Harıp dalyanı, Küçükbahçenin Denizgiren dalyanı, Mordoğan’ın da Taşdalyanı çok meşhurdur.
– Sultaniye üzümünün ihraçı şimdi neden yok yada çok az?
1900 senesi Karaburun’da üzüm rekoltesinin en üst düzeyde olduğu yıl. Rekolte 100 bin kantar kuru üzüm. (bir kantar 1283 gram) Sonra yöreye fleksora denilen bağları kurutan bir böcek geliyor ve tüm bağlar hasara uğruyor. Amareika’dan gelen bu böceğin kuruttuğu bağların yerine, bu böceğe dayanıklı, Amerikan asması denilen yaban asması getiriliyor ve o asmalara Türk üzümleri aşılanmak suretiyle yeni bağlar kuruluyor. Fakat bağcılık bir daha o randımana ulaşamıyor. Sonraki üzümleri bilhassa Karaburun üzümlerini sultaniye üzüm altında Mordoğan’ın yerlilerinden Hocazade Ahmet Bey bütün Avrupa’ya Karaburun sultaniyesini, Karaburun Bozyer Sultan’s İzmir Turkey adresi ile bütün Avrupa’ya, Amerika’ya ve Londra’ya üzümümüzü tanıtarak tescilli bir hale getiriyor. Karaburun sultaniyesinin bir özelliği daha var. Dünyanın en tatlı üzümünün glikoz oranı yüzde 64 olmak üzere, Karaburun sultaniyesi olarak  tescillenmiştir. Glikoz oranı en yüksek ikinci bölge ise Yunanistan’ın Korint bölgesiymiş.
– Niye bağları kaldırıp zeytinciliğe başlamışlar?
Bağları söküp zeytin yapmıyorlar, bağın içine zeytini dikiyorlar. Bu Amerikan asmasına aşı yapılan bağın ömrü 30 sene. 30 senede bağ ihtiyarlayınca zeytin yenice işe yarar hale geliyor, ürün veriyor, böylece bağ ölse bile zeytincilik devam ediyor.
– Bütün bu çalışmalarınızı yaparken sıkıntılarınız oluyor mu?
Karaburun’u sekiz defa dolanmış ve araştırmalarımı bu arada yapmış oldum. Bunun sonucunda bulduklarımı, derlediklerimi, doğru olduğuna inandıklarımı beş kitabımda Karaburunlular’a duyurdum. Böylece görevimi yaptığıma inanıyorum. Ancak bu işi yapan Karaburun’da ilk ben oldum, bununla övünmüyorum ama iyi bir çalışma yaptığımdan dolayı, Karaburun’a iyi bir hizmette bulunduğuma inanıyorum. Sonuç memnuniyet verici ancak, üzüldüğüm bir taraf var, benim bu uğraşılarımı takdir edenler ile birlikte, maddi yönden destek olan çıkmadı diyebilirim. Şöyle ki ben emekli bir öğretmenim. 5 kitap ve bir de bir CD’nin hazırlanmasında harcadığım emek bir yana, maddi yönden de pek çok fedakarlığım oldu. Emekli bir kişi olarak çok zorlandım. Karaburun’un yerel yönetiminden, sivil toplum kuruluşlarından bir destek alamadım. Ben kitaplarımı sadece kendim satıyorum, başka yerde bulunamaz.

Twitter Digg Delicious Stumbleupon Technorati Facebook